bugün

entry'ler (2125)

cilekrazzi

tarihin tozlu sayfaları arasında yerini ayırtmış, 3. nesil siliktir.

ally mcbeal

en çarpıcı anlardan birinde geçen, cuk diye oturan melodi budur; http://youtu.be/UgAFcvIw8J4
hangi sezon, hangi bölümdü hatırlamamakla birlikte Ally kendini depresyonun kollarına bırakmışken Al Green baba gelip kendisini göstermiş ve şarkısını söylemiştir. beklemekteyiz..

sözlük yazarlarının özlediği şeyler

kocaman kocaman kahkahalar. ardını arkasını düşünmeden, gerçek ve karın ağrıtacak kadar kocaman kahkahalar. gerçekten güvenilebilecek insanlar. her şeyin düzelebileceğine dair umut ve bazı şeylerin iyileşeceğine dair inanabilme yetisi.

bana bağlanma diyen sevgili

ben seni sevmiyorum diyendir, satır arasında tabi. aslında pek de satır arası değil lan! alenen söylüyordur da siz anlamak istiyorsunuzdur. 'bana bağlanma' dediğinde ikiletmeden dediği yapılmalıdır.

türkçe şarkılarda geçen mükemmel sözler

istersen hiç başlamasın, bu hikaye eksik kalsın
onca yaraların ardından, yeni bir aşk yaratamazsın
istersen hiç başlamasın, geç kalmışız birbirimize
yanlış kapılarda geçmiş bunca yıl, dönemeyiz artık ilk gençliğimize
istersen hiç başlamasın
istersen hiç başlamasın
söz verelim kendimize..
*

inop

işi bitik olma halidir. ameliyat dahi edilemeyecek kadar kötü durumda olan hastalar için kullanılır. son dönem kanser hastaları gibi.

gelecekteki sevgili

daha da gelecekteki eski sevgilidir. trajikomik lan!

saat

zamanı gösteren araç. b.k varmış gibi eli sürekli yakamızda, ensemizde. göz açıp kapamamıza bile fırsat yok.

tanımı geçip entrye subjektivite kazandırmak gerekirse; cep telefonu, kol saatleri, saat kolyeler, köstekli saat ve araba saati dahil olmak üzere hayatımdaki bütün saatler 10 dk ileri ayarlıdır. böylelikle geç kalmaktan kurtulabileceğimi sanacak kadar saf, 'neyse lan, 10 dk ileri zati!' diyerek normalde kaldığımdan daha da çok geç kalacak kadar yayık, '10 dk ileri saat, henüz geç değil!' diye de sanki zamanı geri almışçasına sevinecek kadar sığ bir insanım..

beklentileri karşılayamamak

hepsinin temelinde yatan ve aslında hepsinden önemlisi sanırım insanın 'kendi' beklentilerini karşılayamamasıdır.
iyi bir kariyer, iyi bir konum, mükemmel bir eş, harika bir fizik, gıpta edilen bir istikrar ve düzgün psikoloji. özet olarak mutlu olma hali. kendi beklentisini, hayallerini karşılayamayan bir insan diptedir, inoptur. iç görüsünü yitirirse ancak hayata devam eder, yitirmezse bataklık gibi gün be gün daha da dibe doğru iner. yani sanırım. kuvvetle muhtemel.

bilinç

algının açık olması, uyanık olma durumu.

yalnızlığın insana öğrettikleri

daha çok yalnızlık, daha da çok yalnızlık.
başka kimseye tahammül edememe, sınırları gevşetememe. vazgeçmek istese de yalnızlığın ayakkabının altına yapışan bir sakız gibi yapıştığını sonunda idrak etme.

bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirmek

denemesi bedavadır ki; vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğiniz ilk anda ilk vazgeçtiği siz olursunuz. trajikomiktir.
ayrıca da kolpalıktır. insan nefes almaktan, kendi hayatından bile vazgeçip intihar edebiliyorsa vazgeçilmeyecek olan kimse yoktur.

sensiz olmaz

bir budur; http://youtu.be/6w9hWLqtAlk
bir de budur; http://youtu.be/B3cQQNEFjDk

ikisi de pek çizen, durduran, akıtan şarkılardır. ciltte yara ya da nasıl olduğunu hatırlamadığın morluklar gibi. anısı olmadan, apansızın gibi. bir o kadar ağrılı ve derin, bir o kadar çaresiz ve hissiz. olmamışçasına.

gecenin tek cümlelik özeti

yağmur.
hatta çokçokçokçokça yağmur, zorlarsan sağanak.

gyeoul yeonga

henüz sadece ilk bölümünü izlemiş bir insan olarak; tepeden tutulan mikrofon bir hayli kameranın çekim alanına girmiştir.

nothing compares 2 u

böyle yıkar geçer, içinizde bir yeri kocaman tırnaklarıyla kaşır, kazır, kanatır.

http://www.youtube.com/wa...vT0W_0&feature=colike

yemek yemeyi görev olarak niteleyen tip

idar(m)eten hayat yaşayanların yaptığıdır. yenilmedi gereken yemek yenilir, uyunması gereken uyku uyunur *, görüşülmesi gereken kişilerle görüşülür, gidilmesi gereken işe gidilir. istekle değil, mecburen/idareten.

durduk yere insanın ağzına sıçan yalnızlık hissi

çok yakın arkadaşların düğünleri ard arda gelince olandır. şöyle bir ortamdan sıyrılır; herkes gelinlik, düğün, damatlık, nişan ayakkabısı, yüzük konuşurken 'ben bunların neresindeyim lan?' derken bulursunuz kendinizi. sorgularsınız. belki hiç hayatınıza o kadar kıymetli biri girmemiştir, gerçekten yalnız ve şanssınızdır. belki de hayatınıza vakt-i zamanında girmiş kişiyi kaçırmış/kaybetmişsinizdir. ama sonunda durduk yere insanın ağzına sıçan yalnızlık hissi gelip göğsünüze oturmuştur. yapılacak şey derin bir nefes almak ve aslında sizin değil evlenenlerin yanlış yaptığına, pek çok şeye göz yumdukları için ilişkilerini sürdürdüklerine kendinizi ikna etmektir. ha bir süre sonra bünye yemiyor, o ayrı!

türklere özgü davranışlar

çok yedikten sonra masadaki herkesin farklı versiyonlarıyla çok yediğini belirtmesi. misal;
'ne yedik ama beeeaa!'
'iyi yidik hacı!'
'öküz gibi yedik hakkaten'

only you

Song Il-Gon'un yönetmenliğini yaptığı, So Ji-Sub'un kendine tekrar tekrar hayran bıraktığı, Ekim 2011'de gösterime giren filmdir. hoş, pek hoş.